Şentop: Akif’in yolundan giden genç hafızlarımıza Kur’an ile dolu uzun ömürler diliyorum
Şentop, Diyanet TV tarafından hazırlanan Mehmet Akif Ersoy’un hayatının anlatıldığı “Demir Hafız” belgeselinin, TDV Konferans Salonu’nda düzenlenen tanıtım gecesine katıldı.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ve çok sayıda davetlinin katıldığı programda, Kur’an-ı Kerim tilavetinin yanı sıra ilahiler ve ezgiler okundu.
Şentop, yaptığı konuşmada, Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un ahirete irtihalinin 85’inci yıl dönümünde, İstiklal Marşı’nın kabulünün 100’üncü yılında Diyanet TV’nin hazırladığı “Demir Hafız-Mehmet Akif Ersoy” belgeselinin, Mehmet Akif’in az bilinen bir yönüne dikkati çektiğini belirtti.
Şefkatini Buharalı bir aileye mensup olan saliha bir anneden, izzetini ve saygınlığını alim bir babadan almış, hayatının her noktasıyla yüksek İslam ahlakının timsali olarak yetiştirilmiş ve son nefesine kadar da sahip olduğu ahlaki ve imani değerlere sadık kalarak yaşamış Akif’in ilk şiirlerinden birinin, “Kur’an’a Hitab” başlığını taşıdığını belirten Şentop, şüphesiz bunda da yetiştiği ev ve aile ortamının Kur’an ile sarmalanmış, Kur’an ürpertisiyle donanmış bir ev olmasının etkisinin büyük olduğunu söyledi.
Toplumda, Kur’an-ı Kerim’i sadece okuma değil, gücü yetiyorsa ezberlemenin en öncelikli bir eğitim basamağı ve bir şeref payesi olarak görüldüğünü anlatan Şentop, hafızlığın, geçmiş yüzyıllarda ömür boyu devam edecek eğitimin birinci basamağı kabul edildiğini, çocukların hafızlığa 5-6 yaşlarında başladığını anlattı.
İstiklal Şairi merhum Mehmed Akif’in de Müderris İhsan Efendi’nin yanında hafızlığa erken yaşlarda başladığını, fakat babasının sık sık başka şehirlere tayini çıkması sebebiyle hafızlığını hızlı şekilde ikmal edemediğini anlatan Şentop, şöyle konuştu:
“Kimi kaynaklarda üniversite eğitimi sırasında bitirdiği, kimi kaynaklarda ise Baytarlık Fakültesinden mezun olduktan sonra Baytar Müfettişi olarak atandığı ve ilk memuriyet yeri olan Edirne şehrinde hafızlığını tamamladığı yazmaktadır. Akif’in Kur’an’ı ezberlemekle yetinmeyip, 1894 ve 1895 yıllarında İstanbul Süleymaniye Bozdoğan Kemeri’nde bulunan Kirazlı Mescit’te iki yıl süreyle ramazanlarda mukabele okuduğunu, bazı dost evlerinde ramazanlarda teravih namazı kıldırdığını, çok sevdiği dostlarının toplantılarında, düğünlerinde de aşr-ı şerifler okuduğunu biliyoruz. Mithat Cemal Kuntay onun hafızlığını ‘Akif’in dimağında Kur’an sanki Hafız Osman’ın hattı ile yazılmıştır. Dilediği ayeti oradan alır okurdu.’ sözleriyle tanımlamıştır. Akif yalnızca Kur’an hafızı değildi, tefsirleri de sık sık okur, hatta yanında taşırdı.”
Akif’in, “Demir Hafız” lakabını alışının ise Mısır’da Kur’an-ı Kerim’i Türkçeye çevirmek için yoğunlaştığı dönemlere rastladığını aktaran Şentop, şöyle devam etti:
“Akif, 1925 Kasım ayının başında Mısır’a gider ve bu tarihten başlayarak Kur’an meali üzerinde yoğun bir biçimde çalışarak 1928’de müsveddeyi tamamlar ve sonra da temize çekmeye çalışır ki bu 1932 yılına kadar devam eden bir süreçtir. Meal hazırlamak için Kur’an-ı Kerim’i yeni baştan cümle cümle, ayet ayet tetkik edip üzerine düşünürken, hıfzını iyice pekiştirmiş ve artık evde teravih namazını hatimle kılmaya başlamıştır. Hatta bunu latife yollu arkadaşı Eşref Edip’e kendisi söylemiş, ‘Ben Demir Hafız oldum. Artık teravihi hatimle kıldırıyorum.’ demiştir.”
Akif’in ana dilinin dışında Arapça, Farsça ve Fransızcayı da bu dillerde yazılan şiirleri şerh edecek düzeyde iyi bildiğini aktaran Şentop, Cumhuriyet ilan edildikten sonra kendisinden Kur’an-ı Kerim’in Türkçe mealini yazması istenmesinin sebebinin de bu olduğunu kaydetti.
Mehmet Akif’in milli ve dini hassasiyetlerinin çok güçlü, millet-memleket meseleleriyle daima çok yakından alakadar olduğunu ifade eden Şentop, “Memleketin istikbali ve Müslümanların ahvali Akif’i hayatın içine çekmiş ve bir aksiyon adamına dönüştürerek Peygamber mesleği bir hasletle uyarıcılık görevini üstlenmesine vesile olmuştur.” dedi.
Şentop, Peygamber ahlakıyla ahlaklanan Akif’in, ilhamını, Hazreti Muhammed’den aldığı, “Korkma ey Ebu Bekir, Allah bizimledir.” inancına yaslanarak yazdığı İstiklal Marşı ile milleti bir ve bütün yaptığını vurguladı.
Demirin; sadece sağlam, değişmez, sarsılmaz olanı değil, aynı zamanda saygın olanı da ifade ettiğini dile getiren Şentop, “Türkçenin büyük şairi Akif, hafızlığını iyice pekiştirdiğinde, yine Türkçenin mantığına uygun olarak bu durumu ‘Demir Hafızlık olarak adlandırmıştır. Kendisine bir kez daha rahmet dilerken, örnek bir şahsiyet olarak Akif’in yolundan giden genç hafızlarımıza da ‘Demir Hafız’ olmaları için çelik gibi irade, ipek gibi bir ahlak, ayna gibi bir gönül ve Kur’an ile dolu uzun ömürler diliyorum.” şeklinde konuştu.
– “Asil kavramlarla sembolleşen unutulmaz bir değerdir”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da milletlerin ruhunda ve hafızasında derin izler bırakıp daima hayırla andıkları çok önemli şahsiyetler olduğunu belirterek, “Şüphesiz Mehmet Akif Ersoy, kalemiyle İstiklal Marşı’na ruh veren bir şair olmanın yanında milletimiz için din, iman, vatan, bayrak, hürriyet gibi asil kavramlarla sembolleşen unutulmaz bir değerdir.” diye konuştu.
Gerçek bir müminin asaletini, cesaretini ve azmini onda görmenin mümkün olduğunu ifade eden Erbaş, “Onun haksızlık ve zulüm karşısındaki dirayetli duruşu, vatanına, milletine, inancına, bayrağına ve tüm değerlerine sadakatinin bir tezahürüdür. Onun şahsı manevisi aziz milletimizin geleceğini inşa etme sorumluluğunu deruhte edecek bir nesil mefkuresi olan ‘Asım’ın neslinde ete kemiğe bürünmüştür.” diye konuştu.
Erbaş, Mehmet Akif Ersoy’un her ne kadar şairlik yönüyle ön plana çıkmış olsa da esasen çok yönlü bir ilim, fikir, aksiyon ve dava insanı olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Tüm Müslümanların birlik, beraberlik ve bütünlüğünü temel gaye edinen Mehmet Akif Ersoy, aynı zamanda ideal hedeflerin gerçekleşeceğine inanan ve inandığı değerleri hayatla buluşturan engin ufuk sahibi bir mütefekkirdir. Mehmet Akif her şeyden önce kararlı ve dirayetli bir İslam davetçisidir. Hatta onun en önemli özelliğinin bu olduğunu söyleyebiliriz. Bilge bir düşünce ve hareket insanı olarak Akif’e göre, insanlığın kurtuluşu iman ile hayatın, bilgi ile ahlakın yek vücut olmasıyla gerçekleşecektir. O, tutum ve davranışa yansımayan inancın, ahlaka dönüşmeyen bilginin hayata huzur getirmeyeceğine inanır. Bu çerçevede verdiği diriliş mücadelesinde Akif’in en dikkat çekici yönü ise Kur’an-ı Kerim’in evrensel mesajını sözü ile ve kalemi ile insanlara ulaştırma gayretidir. Bu gayretini onun bütün eserlerinde ve konuşmalarında görmek mümkündür.”
– “Kendisini bizatihi ‘Demir Hafız’ olarak tanımlamıştır”
Mehmet Akif Ersoy’un tam anlamıyla çok güçlü bir Kur’an şairi olduğunu dile getiren Erbaş, “Mehmet Akif’in kişiliğinin oluşmasında en önemli etken hiç şüphesiz Kur’an-ı Kerim’dir. Henüz 8 yaşlarında Kur’an-ı Kerim’i ezberlemeye başlayan Akif, ömrünün sonuna kadar yüce kitabımızla hep hemhal olmuştur. Kalemi kadar hafızası da güçlü olan Akif, hıfzının kuvvetine işaretle kendisini bizatihi ‘Demir Hafız’ olarak tanımlamıştır. Mehmet Akif, Kur’an’ın sadece metnini ezberlemekle kalmamış bilakis bir hayat ve medeniyet rehberi olarak gördüğü Kur’an’ı anlama, yaşama ve hayata hakim kılma konusunda da büyük bir örneklik ortaya koymuştur.” ifadelerini kullandı.
Erbaş, bugün hakikati ve huzuru arayan insanlığın, Kur’an’ın çağlar üstü mesajına ve merhamet, adalet, cömertlik, vefa, iffet gibi hayat veren ahlak ilkelerine muhtaç olduğuna dikkati çekerek, “Sevgili Peygamberimizin örnekliğinde yaşanan bir hayata dönüşen Kur’an, insanlığı modern zamanların bunalımlardan sıkıntı ve krizlerinden kurtaracak yegane rehberdir. Kur’an’a bu bilinçle yaklaşmalı, ondan ilham almalı, onun kılavuzluğunda huzurlu bir hayat ve gelecek inşa etmenin gayreti içerisinde olmalıyız.” diye konuştu.
– “Bir milletin şahsiyetinin yeniden inşa edilişinin bayraklaşmış halidir”
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, herkesin Kur’an-ı Kerim’den, Kur’an’a hizmeti kadar istifade edeceğini anlatarak, sözlerine şöyle devam etti:
“Yani ona ne kadar değer verirsek, Allah katında değerimiz o kadar artacaktır. Bu bağlamda memnuniyetle ifade edeyim ki bizler kitabını her şeyden aziz bilen bir milletiz. Kalbimizin derinliklerinde Kur’an’ın müstesna bir yeri vardır. Tarih boyunca kültürümüzün, sanatımızın, eğitimimizin, ticaretimizin, beşeri ilişkilerimizin, kısacası bütün medeniyetimizin en temel referansı daima Kur’an-ı Kerim olmuştur. Kerim kitabımıza olan bağlılığımız en zor zamanlarda bile bizi ayakta tutmuş, zorluklar karşısında mücadele, direniş ve çalışma azmi vermiştir. Mehmet Akif şiirlerinde, yazılarında, vaazlarında daima Kur’an’ın yüce değerlerini dile getirmiş, hayatı boyunca Kur’an’ın rehberliğinde insanları hak ve hakikate davet etmiştir. Her durumda yüce dinimiz İslam’ı merkeze alarak Müslümanca düşünmeyi ve yaşamayı temel ilke edinen Akif, fikir, duygu ve aksiyon boyutuyla bir milletin şahsiyetinin yeniden inşa edilişinin bayraklaşmış halidir.”
Erbaş, konuşmasının sonunda “Demir Hafız-Mehmet Akif Ersoy Belgeseli”nin hayırlı ve faydalı sonuçlara vesile olmasını temenni ederek, belgeselin hazırlanmasından yayınlanmasına kadarki süreçte emeği geçenlere teşekkür etti ve Ersoy’u, Milli Mücadele’nin aziz şehitleri ile kahraman gazilerini rahmet ve minnetle andığını belirtti.