İlkokuldayken ipek böceği beslerdim. Dut yaprakları ile döşediğimiz tahta bir kutuda yaşarlardı. Kutuya gözlerimi dikip yaprakları tırtıklamalarını izlerdim. İncitmekten korkarak, parmağımın ucuyla severdim. Sonra bir gün kendi etraflarında evlerini örmeye başlarlardı. Hüzünlenirdim biraz çünkü bu bir süre sonra ayrılacağımızın işaretiydi. Koza tamamlanınca da tamamen görünmez olurlardı. O küçük beyaz ev benim için çiçek olarak girilip tavşan olarak çıkılan şapkalar gibiydi. Tırtıl olarak girilip kelebek olarak çıkılan bir şapka-evdi.
Sabah uyandığımda ilk iş kozaların yanına koşardım. Genelde birkaç gün arayla çıkarlardı. Bazen ben okuldayken, ya da uyurken…
Öyle zamanlarda vedalaşamadığımız için üzülürdüm. Bezen de o büyülü dakikalara tanıklık ederdim. Kozanın yavaş yavaş sallanmasına, sonra aralanmasına, kanat ucunun görünmesine. Çıktığında ise kanatlarını önce yavaş yavaş çırparak uçmaya hazırlanmasına… O anda parmağımı bacaklarının tam önüne koyardım. Tırmanırlarsa dünyalar benim olurdu. Arkalarından el sallardım ve çocuklarını beklediğimi söylerdim.
İpek eşarplar, gömlekler, kravatlarla çocukluğumun sihirli canlılarının ilişkisini çok sonra öğrendim. Üniversiteydim. Boynumdaki ipek fuları gören arkadaşım “o boynundaki için kaç canlı öldü, biliyor musun?” dedi. “Anlamadım”. “Bilmiyor musun gerçekten? Tırtıl kozanın içine girdikten sonra, haşlanıyorlar. Canlı canlı… “. “Olur mu canım? Onları çıkıp gittikten sonra…” “Sen bir araştır istersen…” deyip yanımdan kalktı. Araştırdım: “Haşlama yöntemi” “Fırınlama yöntemi”… Benim çocukluk arkadaşlarımı kelebek olmalarına izin vermeden vahşice öldürüyorlardı. Ne için? Daha çok iplik, daha çok para…
O günden sonra bırakın satın almayı, ipeğe dokunamadım bile. İpek giydiğini, aldığını gördüğüm herkese öğrendiklerimi anlattım. Kimi dinledi, üzüldü kimi “kelebek olsa ne kadar yaşayacaktı ki? 1 gün?” gibi cevaplar verdi. Bıkmadan usanmadan anlatmaya devam ettim. “Lütfen almayın, biz aldıkça bu kıyım devam edecek…”
Tepkim ve boykotum yıllarca devam etti. Ta ki geçen hafta Maçka Parkı’nda düzenlenen Good4Trust* İyilik Şenliği’nde Ekodoku Sürdürülebilir Yaşam Kooperatifi’ni ve Esra Üzel Yüncüler’den dinleyene kadar. Ekodoku ipek böceği gelişimini, döngüyü tamamladıktan sonra geride bıraktığı “evinden” elde ediyordu ipliği. Kumaşlar kooperatif üyeleri tarafından, bu ipliklerden dokuyordu. Esra’yı dinlerken karnıma bir ağrı saplandı. Biz öldürmeyi seçmiştik ve bunu normalleştirmiştik. “Boğma yöntemi” “fırınlama…” gibi ifadeler üreticilerin kendi sayfalarında, ipekle ilgili haberlerde rahatlıkla kullanılıyordu. Bu nasıl bir kibirdi…
İşte o gün, yıllar önce giyen, kullanan, hediye eden herkese ipeğin hikayesini anlatmaya karar verdiğim gibi, “barış ipeği”i ile ilgili bildiklerimi aktarmaya karar verdim. Her fırsatta. İpeğin tamamının barış ipeği olduğu günleri hayal ederek.
Bravo Esra! Dilerim emeğin, çabaların en kısa zamanda karşılık bulur ve ilgilenen herkes barış ipeğinin peşine düşer.
*good4trust.org sosyal ve ekolojik açıdan adil üreticilerin türeticilerle buluştuğu bir platform.
Instagram
Twitter
Facebook